Akupunktur dünden bugüne yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişe sahip olan alternatif ve tamamlayıcı tıp yöntemidir. Sinir sistemi ve bağışıklık sistemi üzerine düzenleyici etkileri olduğundan birçok hastalığın tedavisi için de kullanılmaktadır. Akupunktur özellikle sinir aktivitesini artırıp, parasempatik sistemi de uyararak vücutta inflamasyonu önleyici etkilerde bulunur ve böylelikle hastalıkları tedavi edici etkisi ortaya çıkar.
Astım ve Allerjik Hastalıklar; Yapılan araştırmalara göre akupunktur, astım ve alerjik hastalıkların tedavisinde olumlu sonuçlar ortaya koymuş. Ve hastalara belirli aralıklarla tekrarlanan akupunktur seansları ile de hastaların özellikle astım ataklarından kurtulmaları sağlanmış. Buna ek olarak akupunktur diğer alerjik hastalıkların tedavisi için de kullanılmaktadır;
Nörolojik Hastalıklar; Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), nörolojik hastalıklarda tamamlayıcı ve alternatif bir tedavi yöntemi olarak akupunkturu tavsiye etmektedir. Artan araştırmalar ise kronik ağrılar ve inme için akupunkturun faydalı etkilerini kanıtlamış bulunmaktadır. Genellikle akupunktur, rehabilitasyon sürecinde mevcut tıbbı uygulamalara ek olarak yardımcı olur ve bir çok hastalığın düzelmesine de katkı sağlar. Akupunkturun endike olduğu bazı nörolojik hastalıklar ise şu şekilde sıralanmıştır.
Gastrointestinal Sistem Hastalıkları; Akupunkturun, peptik ülser, kabızlık, kolit, akut ve kronik gastrit gibi gastrointestinal hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Halkımızda yaygın olarak görülen, huzursuz bağırsak sendromu olarak bilinen IBS hastalığı tedavisinde de akupunkturun olumlu etkileri yine yapılan araştırmalar ile desteklenmiştir. 12 seanslık akupunktur tedavi sonrasında bile semptomların kaybolduğu ve 4 yıl tekrarlamadığı görülmüştür.
Şişmanlık Tedavisinde Akupunkturun Yeri; Bir halk sağlığı sorunu olarak görülen şişmanlık ve obezite çoğu zaman tedavisinin başarısızlıkla sonuçlandığı, diğer hastalıkları da beraberinde getiren önemli bir hastalıktır. Diyet ile tedavi sırasında her ne kadar besin alımı kısıtlansa da çoğu zaman iştah baskılanması mümkün olmamaktadır. Bu nedenle başarısızlar ortaya çıkmaktadır. Akupunkturla tedavide ise özellikle kulak akupunkturunda, hipotalamustaki toklukmerkezini aktiveedilerek açlık hissinin kontrolü ve dolayısıyla yeme kontrolü sağlanmaktadır. Bu nedenle sadece diyet tedavisine oranla başarısı da oldukça yüksektir.
Bitkileri ve aktif bileşenlerinin kullanılarak, hastalığı tedavi etme yöntemi fitorerapi olarak bilinmektedir. Bitkilerin etken maddeleri çoğu zaman tedavi amaçlı, o bitkiyi tüketerek veya standartlaştırılmış kapsüllerini gıda formunda alarak da sağlanmaktadır. Geçmişten günümüze çoğu zaman bitkilerle hastalıkları tedavi etme yöntemi alternatif tıp olarak tanımlansa da etkisi oldukça büyüktür.
Özellikle fitonütrientler olarak adlandırdığımız bitkilerin etken maddeleri, hastalığın erken evrelerinde hücre sinyalleri aracılığı ile vücudumuza etki eder. Bu nedenle fitoterapi tedavisi çoğu zaman uzun sürebilmektedir. Ayrıca bitkiler birçok aktif bileşen içerdiğinden aynı anda birden fazla terapötik etkiye neden olabilir. Bu nedenle farklı hastalıkların tedavisinde de aynı bitki kullanılabilir. Fitoterapide kullanılan bazı bitkiler ve kullanıldığı hastalıklar ise şu şekilde sıralanmıştır;
Propolis ; Propolis,eski çağlardan beri bir tedavi yöntemi dahil olmak üzere çok çeşitli amaçlar ile kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda ise yangılı hastalıklar, ülserler, yanıklar üzerinde iyileştirici etkisi bulunduğu ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği de ortaya konulmuştur. En dikkat çekici özelliğinin antibiyotik etkili olması yanı sıra 12. yüzyıldan kalma kayıtlarda ise ağız ve boğaz enfeksiyonlarının tedavisi ve diş çürüklerinin önlenmesi için reçete edildiği de gözlemlenmiştir.
Klorella(Chlorella vulgaris, Chlorella pyrenoidesa) ; Bir Tatlısu algi olan klorella, protein bakımından zengin, klorofil ve çeşitli karatenoidler (astaksantin, kantaksantin, flavoksantin) içeren fitoterapi alanında popüler olan bir başka bitki çeşididir. Bağışıklık sistemini desteklediği, kanserlerin yayılmasını önlediği, yüksek tansiyon hastalarında tansiyonu düşürdüğü, yumuşak doku romatizması olarak da bilinen fibromiyalji ve ülseratif kolitlerde de tedaviye yardımcı olduğu da bilinmektedir.
Ginkgo Biloba ; Şu sıralar popüler olan bir diğer bitki ise Ginkgo Biloba. Ginkgo daha çok beyin üzerine etki ederek beyin damarları içerisinde plak oluşumunu azaltıp kanın daha hızlı dolaşmasını, dolayısıyla da plak oluşumuna bağlı olarak ortaya çıkabilecek hafıza zayıflamasını azaltmaktadır. Ancak önemli olan diğer bir nokta ise nasıl tüketildiği, Ginkgo’yu çay olarak tüketmenin hiçbir yararı olmadığı, ilaç olarak kullanılması gerektiği ise yine yayınlardan çıkarılan sonuçlar olarak elimize geçiyor. Ayrıca Ginkgo’nun Demans, Alzheimer hastalığı gibi yaşlanmaya bağlı olarak gelişebilen sorunlarında önlenmesi hususunda yararlı olabileceğini ortaya koyuyor.
Kabak Çekirdeği; Kabak çekirdeğinin iç kısmı doymamış yağlardan oleik ve linoleik asitten zengin, koyu yeşil renkli bir sabit yağ taşıyor. Yağı ise E vitamini bakımından zengin, A ve B vitaminlerinden de zengin fitosteroller taşıyor. Ayrıca kukurbitin adı verilen yine önemli bir aminoasidi de içeriğinde barındırıyor. Kabak çekirdeği yağı bilimsel çalışmalarla da destekli olarak daha çok prostat büyümesine bağlı şikayetlerin hafifletilmesinde etkili olduğu ortaya konulmuş.
Aspir Çiçeği; Daha çok halk arasında ‘yalancı safran ’ olarak da bilinmektedir. Tohumlarının yüzyıllardır Çin, Kore, Japonya gibi Uzak Doğu ülkelerinde yangılı hastalıklar (romatizma, kronik böbrek iltihabı), kalp ve damar hastalıkları (damar tıkanması, yüksek lipit ve kolesterol) ile osteoporoz ve kemik erimesi gibi dejeneratif hastalıkların tedavisinde kullanıldığı da bilinmektedir. Ayrıca kolesterol üzerine yapılan çalışmada ise iyi kolesterol olarak bilinen HDL kolesterol miktarını da bariz bir şekilde artırdığı gözlemlenmiştir.